Perşembe, Kasım 09, 2006
İflah olmaz duvar kankası Banksy!
Yakalanma korkusunun ortaya çıkardığı adrenalin, şehrin gri ve sönük duvarlarını “özgürce” renklendirmenin ve sanatını açık alanda yüz binlerle paylaşmanın verdiği haz, pipolu ressam pozlarına girmeden sokak sanatı icra etmenin gururu… Ebeveynler her ne kadar “serserilik” olarak nitelendirse de günümüzde graffiti bir sanat akımı olarak kabul ediliyor. 1970’li yıllarda belirgin olarak ortaya çıkan bu duvar süsleme sanatı hala pek çok ülkede illegal olarak kabul edilse de, ruhunu duvarlara teslim eden özgür gençlerle baş edemeyen bazı belediyeler tarafından yavaş yavaş kabul görmeye başladı. Hatta ülkemizde bile graffiti sanatçılarına para verip şehrin sokaklarını şenlendiren belediyelere rastlamak mümkün.
Şimdilerde hip hop müziğiyle ve bol pantolon giyip ters şapka takan gençlerle özdeşleşen
graffiti sanatı kendi kahramanlarını yaratmayı başardı. On binlerce yıl önce mağara duvarlarına bizon resmi çizen graffitinin atalarını saymazsak, bugün ilk akla gelen “illegal” kahraman Banksy.
Kendisini gerilla sanatı yapan bir ‘anti’ olarak nitelendirmemiz yanlış olmaz. O, her ne kadar bir anti-kahraman olmayı tercih edip hiç ortalarda görünmese de, günümüzde özellikle gençler arasında bir kahraman haline gelmekten kurtulamadı. Bir yandan gaz maskeleriyle pozlar verip yüzünü, ismini, cismini saklamaya devam ederken, öte yandan hemen her gün bir gazetenin manşetini süslemekten de geri kalmıyor.
Gizem her zaman merak uyandırırmış. Tarih öncesi mağara resimlerinin sergilendiği bir sergide eserlerin orijinalleri yerine kendi eserlerini koyan, süpermarket arabası kullanan bir mağara adamı çizen, şımarık popçu Paris Hilton’un CD’lerini kendi korsan CD’leriyle değiştiren, Filistin ve İsrail’i ayıran duvarın üzerine protesto etmek amacıyla deniz manzaralı graffitiler çizen, CIA tarafından tehdit edildiğini iddia eden, İngiltere sokaklarını bezeyen 300 küsur graffitisi yetmezmiş gibi dünyanın birçok ülkesinin duvarlarında izini bırakan bu esrarlı adam kim?
Büyük olasılıkla kendisini tanımanın, eserlerini anlamaktan geçtiğini düşünen bu yeni yüzyıl dehasına kulak verelim. Madem şimdilik ismi bir muamma, biz de onun neler yaptığına bakalım ve hayret etmeye devam edelim. Her şeyden önce, şehrin duvarlarına şablonlar kullanarak birbirinden etkileyici çizimler ortaya çıkarmanın kahramanlık olarak nitelendirilmesini tuhaf karşılayabilirsiniz. Bu durumda size karşı iki teşhis koyabiliriz. Ya graffiti yapmanın ne kadar tehlikeli bir iş olduğundan haberiniz yok ya da çok kıskançsınız!
Sonuçta özel ya da kamu mülkiyetine ait olan duvarlara yapılan graffitiler söz konusu. Risk burada başlıyor. Bu duvarlar, graffiti savaşçılarının babasının malı değil, dolayısıyla kanunlar burada devreye giriyor ve ne kadar güzel olursa olsun duvarları konuşturmayı yasaklıyor. Söz konusu olan kişi Banksy olunca, tehdit ikiye katlanıyor. Çünkü o, bu duvarlara Mickey Mouse çizmiyor. Kimi zaman gözleri kapalı tutkuyla öpüşen Bush ve Saddam Hüseyin’i resmediyor kimi zaman elinde taş yerine bir buket çiçek fırlatan bir protestocuyu… Dolayısıyla onun eserleri renkli, estetik ve esprili olduğu kadar kimileri için oldukça rahatsız edici.
Dünyanın önde gelen müzelerine elini kolunu sallayarak girip orijinal sanat eserleri yerine kendi eserlerini koyan bu gözü kara adama “gerilla” denmesi de buradan kaynaklanıyor. Ama aklınıza yüzü kırmızı maskeli, elinde bomba olan gerillalar gelmesin. Onun maskesi bir maymun suratından oluşuyor ve elinde de genellikle şablonları oluyor. Buna rağmen girip de çıkamayacağı bir yer olmaması kendisine duyulan hayranlığı artırıyor.
Banksy’nin en büyük derdi savaşlar ve tüketim toplumuyla ilgili. İngiltere’de işlek bir caddenin duvarında polis memurlarını öpüştürmesi de tıpkı elinde çiçek fırlatan protestocu gibi şiddet karşıtlığı özleminin bir yansıması. Barışa dair en büyük eseri ise bugün savaşla anılan Ortadoğu topraklarında. Filistinlilerin karşı çıkmasına rağmen, Berlin’deki yıkılan “utanç” duvarının neredeyse 10 katı büyüklüğünde bir duvarın İsrail-Filistin sınırına inşa edilmesi Banksy’yi de rahatsız etmiş. O ilk defa kendisi için tuval olan bir duvarın yapımına karşı. Elbette protestosunu da kendi diliyle gerçekleştiriyor. Elinde uçan balonlar olan bir kız çocuğu, duvarın “öte” yanına geçebilmeyi simgeliyor. Duvarın “öte” tarafındakilere, her zaman gördükleri şehir yerine bir dağ manzarası sunuyor.
Banksy’nin en çok konuşulan eserleri arasında yer alan bu çalışmalar sırasında, Filistinli yaşlı bir adamla arasında geçen diyalog da ilginç. Banksy, duvardaki manzara çalışmasını bitirdikten sonra yanına yaşlı bir adam gelir ve duvarı çok güzel yaptığını söyler. Bunu övgü olarak algılayan Banksy de ona teşekkür eder. Oysa yaşlı amcanın derdi başkadır ve çok da nettir: “Ama biz duvarın güzelleşmesini istemiyoruz ki, hiç olmasın istiyoruz.”
Kahramanımızın son bombası ise gerçekten takdir edilmeyecek gibi değil ve direkt tüketim çılgınlığının sembolünü hedef alıyor. İngiltere’nin beş büyük müzik mağazasına girerek, çiçeği burnunda şarkıcı Paris Hilton’un CD’lerini kendi hazırladığı CD’lerle ustalıkla değiştiriyor. Elbette kapakta yine Paris’in şuh fotoğrafı var ama Banksy’nin ince zekasından nasiplenmiş bir şekilde. CD’yi satın alan Paris hayranlarını ise bir sürpriz bekliyor: Banksy’nin hazırladığı şarkılar! Evet, özellikle “Ben ne iş yaparım?” adlı şarkı, bizim şımarık sosyete kızını anlatmak için ideal bir parça. Elbetteki bu büyük “saldırı” karşısında manşetler bir kez daha Banksy ile süsleniyor: “Esrarengiz graffiti gerillası bu kez Paris’i hedef aldı!”
Görünen o ki; isminin popüler olmasını istemeyen Banksy gerçek kimliğini sakladıkça, hayranları her geçen gün artmaya devam edecek. Duvarlarda görülen espirili, sivri ve düşündürücü her resim karşısında heyecanlanılıp “Banksy bizim mahalleye de uğramış” diye şehir efsaneleri yaratılacak. Küçük çocuklar geceleri evlerinin karşısındaki duvarı gözetleyip bu gizemli adamı bekleyecek ve büyüyünce graffitici olmak isteyecek. Şimdi duvar ve sprey ikilisini yasaklayan otoriteler, yarın onun eserlerini baş tacı edecek ve dünyanın tüm şehirleri Banksy Açıkhava Müzesi’ne dönüşecek. Demedi demeyin…
Whop
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)