Perşembe, Eylül 21, 2006

The Brothers Grimm



Şimdi yaslanın ve geçmişinize dönün…

Eğer çok sevdiğiniz büyükannenizin bir gün kurt olup sizi yemesinden endişe ediyorsanız ya da bir kır gezisinde eşek, horoz, köpek ve kedi dörtlüsünü bir arada görmek size doğal gelmiyorsa ve onların cin olmasından şüpheleniyorsanız çocukluğunuzun o pek de masum olmayan masallarına geri dönün. Çünkü tüm bu tuhaflıkları Grimm Kardeşler’in masallarına borçlusunuz.

Sinemanın şövalye düşkünü anarşist yönetmeni Terry Gilliam, nam-ı diğer Kaptan Kaos yine yapacağını yaptı ve çocukluğumuzda içimizi ürperten masallara imza atan Grimm Kardeşler’i beyazperdede karşımıza dikti. Ama saolsun Gilliam filmde Grimm Kardeşler’e kötü bir oyun oynayarak çocukluk günlerimizin intikamını alıyor.

Nasıl bir filmle karşılaşacağınızı merak ediyorsanız önce filmin yaratıcısının sabıkasına bakmakta fayda var. Kendi deyimiyle Huckleberry Finn ve Tom Sawyer tadında bir çocukluk geçirmesi Gilliam’ı hayal dünyası filmlerinin feriştahı yapmış. Hollywood sinemasını yakından tanımasına rağmen tercihini İngiltere’den yana kullanmış. Londra’da ‘’Do Not Adjust Your Set’’ (Televizyonunuzun ayarlarıyla oynamayın) adlı komedi şovuna katılmasıyla ilk filmlerinden olan Monty Python’un adımlarını atıyor. Burada biraz duralım. Monty Python sıra dışı bir komedi filmi olmasıyla ün salmış bir yapıt. Kimilerince sinema tarihinin en absürt ve saçma filmi; kimilerine göre ise komedi sinemasının en başarılı örneklerinden. Doğru tespit ise absürt komedi sinemasının en başarılı örneği. Ata binmek için ‘’at’’a gerek olmadığını, bu işi iki adet ‘’hindistancevizi’’nin rahatlıkla görebileceğini bu filmden öğrendik.

Sinema uygarlığına ‘’Twelwes Monkeys’’ ve ‘’Brazil’’ gibi başyapıtları kazandıran Gilliam, Grimm Kardeşler’e gelmeden önce yıllarca Don Quixote’u öldürmenin hayaliyle yaşıyor. 2001 yılında filmin çekimlerine başlasa da bir takım talihsizlikler nedeniyle sonunu getiremiyor. Ama ‘’The Man Who Killed Don Quixote’’ filminin çekim süreci başlı başına bir öykü oluyor ve ‘’Lost in the La Mancha’’ adıyla belgeselleşiyor. Bizde İstanbul Film Festivali’nde gösterilen belgesel, filmin ‘’yapılamama’’ öyküsünü anlatarak en az film kadar ilgi gördü.

Belli ki masal kahramanlarının yaratıcılarıyla bir derdi olan Gilliam, şimdi de Grimm Kardeşler’le uğraşıyor. Doğuda Dede Korkut neyse batıda Grimm Kardeşler o; tabii Andersen’le birlikte. Oturup kendi masallarını kendi yazan Andersen’in aksine Grimm Kardeşler başkalarından dinledikleri masalları derleyerek insanların düş gücüne sunuyor.

Filmde masal ve gerçek iç içe. Gilliam’ın Grimm Kardeşler’e oyunu da burada saklı: Masalın yaratıcıları, kendi masallarının kahramanı olursa ne olur? Köy köy dolaşarak ilim-irfandan nasibini almamış insanlara büyü yaptıklarını ve seytan çıkardıklarını söyleyip dolandıran bu iki uyanık kardeşin anlattıkları masallar ya gerçekse? İşte anlattıkları masallarla masum insanları kandırıp, geçimlerini sağlayan bu iki dolandırıcı bir gün gerçek bir sihirli lanetle karşılaşır. Bir adet büyü, bir adet orman ve cesarete olan ihtiyaç. Üçünü karıştırın: İşte size Bremen mızıkacılarının horozundan ya da kırmızı başlıklı kızın kurdundan korkan çocuk aklının Grimm Kardeşler’den intikamı!

Her fırsatta, ‘’Ben bir Hollywood yönetmeni değilim.’’ diye haykıran yönetmen Gilliam, Grimm Kardeşler filminin çekimlerinde epeyce sorunla karşılaşmış. Çekimlerin başlangıcında filmin yapımcısıyla sürtüşmeler başlamış. Yapımcının para demek olduğunu bile bile filmin çekimlerini bir süre ertelemiş. Gilliam, yapımcısına çektiği bu resti şöyle açıklıyor: ‘’Bu her filmde böyle olur. Yaratıcılıkla para birbiriyle çatışır ve karşılıklı tavizler verilir. Ben taviz vermedim ve seti terk ettim!’’. Sonradan yapımcıyla sorunlar halledilip tekrar mutlu aile tablosu çiziliyor.

Fantastik komedi tarzında çekilen filmin kadrosunda ise heyecan uyandıran isimler var. Matt Demon’un Will Grimm, Heath Ledger’in Jake Grimm karakterlerini canlandırdığı filmde, Matrix Reloaded’da göz dolduran Monica Belluci, Kraliçe Mirror olarak karşımıza çıkıyor.

People, Vanity Fair, Esquire, Ciak gibi pek çok ünlü yabancı magazin dergisi tarafından ard arda ‘’Dünyanın En Güzel Kadını’’ seçilen Belluci, bir orman cadısını canlandıracağı Grimm Kardeşler’de, bizlere cadıların her zaman çirkin olmadığını ispatlayacak. Sofia Loren’in varisi olarak gösterilen İtalyan oyuncu, siyah straplez elbisesiyle filmin galasında da en çok göz kamaştıran isim oldu.

Jake Grimm karakterini başarıyla canlandıran Heat Ledger ismi ise sinemaseverler için yabancı değil. Vatansever (The Patroit), Şövalye (A Knight’s Tale) ve Günahların Bekçisi (The Order) gibi filmlerde oynayan Ledger, son olarak 2005 yapımı Brokeback Dağı filmiyle karşımıza çıktı. Ledger, 2006 Şubat ayında da karşımıza zamparaların zamparası Giacomo Casanova olarak çıkacak. Casanova filminde de oyuncuya bir başka güzel Siena Miller eşlik edecek. Ancak şimdilik Jake Grimm rolündeki performansıyla aldığı övgülerin tadını çıkarmakla meşgul.

Bazıları için filmin iyi sayılmasında başlı başına etken sayılan bu oyuncular dışında, filmin görselliği de en büyük silahı. Mekan ve kostüm tasarımlarıyla Grimm Kardeşler tam bir festival havasında. ABD- Çek Cumhuriyeti ortak yapımı olan filmin çekimleri Prag’ın tarihi atmosferinde tamamlanmış.

Don Quixote ve Monty Python’dan sonra Gilliam’dan yine böyle bir film beklenirdi. Ülkemizde 9 Aralık tarihinde gösterime girecek olan film fantastik sinemaseverlerin beklentilerini boşa çıkarmayacak.

Son olarak Grimm masallarına bir göz atalım. Almanya’nın en çok basılan eserlerinden olan Grimm Masalları, dünya edebiyatında da klasikler arasında. Pek çok çocuğun bu masallarla büyüdüğünü ve geleceğin büyük adamları olduklarını düşünürsek ‘’Dünya nereye gidiyor ve bunda Grimm Kardeşler’in payı ne?’’ sorusunun cevabını da şu masallara göz atarak bulabiliriz: Bremen Mızıkacıları, Uyuyan Prenses, Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler, Kurt ve Yedi Keçi Yavrusu, Kaz Çobanı, Çizmeli Kedi ,Kül Kedisi ,Kırmızı Şapkalı Kız ,Erkek Kardeş Kız Kardeş ,Oduncunun Çocukları…

Hiç yorum yok: