Perşembe, Eylül 21, 2006

Video Art gidişat nasıl?

CP Dergisi'nde yayınlanan video art konulu söyleşiler, buyrun...

Öğr. Gör. Muammer Bozkurt
Bir çok okulda video art bölümleri açılmaya başlandı. Gidişat nasıl, siz ortaya çıkan ürünlerden memnun musunuz?

Burası bölüm olarak sadece devlet üniversitelerinde yeni. Yeniliği şu anlamda olabilir; burası Güzel Sanatlar Fakültesi içinde yer alan bir bölüm değil. Tersine Güzel Sanatlar’ın dışında, Sanat ve Tasarım Fakültesi formatında açılmış bir program. Yani sanat bölümüne bağlı bir program. Sanat fakültesinin vizyonu interdisiplinel bir alanda sanat üretmektir. Burada fotoğraf ve video temelli çalışma üretmek isteyen öğrencilere çalışma olanağı sunuluyor.

Sizce Güzel Sanatlar Fakültesi’’ne bağlı bir bölüm mü olmalıydı?

Hayır, hiç alakası yok. Ben de güzel sanatlar fakültesi mezunuyum ama artık başındaki ‘’güzel’’ sıfatının kaldırılması lazım. Yıldız Sanat Tasarımı bu anlamda iyi bir örnek.

Peki bu alanda bölümün yaşadığı sorunlar var mı?

Fotoğraf-video programının kendi içinde sorunları var. Ben burada video alanında öğrencilere yardımcı olmaya çalışıyorum. O da şu anlamda, videoyu bir sanatsal üretim aracı olarak kullanabilmek için diğer sanat dallarını da içine alan bir çalışma içinde olmaları gerekiyor. Fotoğraf, video, resim, heykel ve diğer kuramsal alanlardan bir arada yararlanmak gerekir. Yoksa amaç video ya da fotoğraf teknikeri yetiştirmek değil.

Bu programa öğrenciler nasıl giriyorlar? Özel yetenek sınavıyla mı?

Bu bölüme başvurmak için ÖSS’de en az 190 puan almak gerekiyor. Daha sonra yeterlilik sınavına alıyoruz. Önceki yıllarda genel kültür mülakatı yapıyorduk, bu kaldırıldı. Şimdi çizim sınavı yapılıyor ve çizim sınavını bir jüri değerlendiriyor. Bölüme 15 kişi alıyoruz.

Video ve fotoğraf alanları neden birleştirildi?

Orasını ben de anlamış değilim. Geldiğimde kurulmuştu. Bunun dünyadaki örnekleri daha çok medya başlığı altında ele alınıyor. Ve bu başlık altında tüm video, fotoğraf, sinemanın belli teknikleri ve kuramsal dersler verilmekte. Ama doğrusunun bu derslerin ‘’medya art’’ başlığı altında verilmesi gerektiği olduğunu düşünüyorum. Bu fakültenin geleceğinde de böyle bir bölüm gelişebilir.

Ülkemizde video art’ın gelişimini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Video art misyonunu tamamladı. Teknik olarak 1960’lı yılların başından 1980’li yıllara kadar olan bir dönemi temsil ediyor. Artık bunun adını değiştirmek ve ‘’media art’’ başlığı altında irdelemek gerekiyor. Bugün geleneksel ortamdan dijital internet ortamına giden, multimedyayı içine alan çoklu bir ortama gidildiğini görüyoruz. Gelecek de teknolojiye bağımlı olduğu için ve teknoloji de değişken olduğu için bir şey söylemek çok güç.

*Mummer Bozkurt’un Video Sanatı isimli kitabı Bileşim Yayınları tarafından yayınlandı.

Metin Çavuş/Asistan

Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de video art’la ilgili bölüm açıldı. Bu alanda nasıl çalışmalar yapıyorsunuz?

Aslında burada açılan bölümün adı video art değil. Aslında Fotoğraf ve Video bölümü açılırken de video’nun nasıl yer alacağı pek düşünülmemiş sanırım. Ya da farklı düşünülmüş diyelim. Fakat şu andaki haliyle ağırlıklı olarak fotoğraf, yanında da videonun olduğu bir bölüm. Buradaki akademik kadronun videoya yaklaşımı itibariyle videonun sanatsal alandaki kullanımına yönelik çalışmalar yapılıyor. Daha geleneksel anlamda kısa film ya da belgesel gibi hareketli görüntü üretiminden ziyade sanat galerisine yönelik çalışmalar yapılıyor. Ona yönelik dersler veriliyor ve projeler üretiliyor.

Video art’ın video klip ya da kısa metrajlı filmden farkı nedir?

Öncelikle videonun başka şeylerle etkileşime girip bir ortamın içinde yer alması en temel fark. Video klipler, kısa filmler tek başına var olan ve ortamdan bağımsız olarak mesela festival ve sinemalarda gösterilebilir şeyler. Video sanatı ise, çağdaş sanat alanı içerisinde ya tek başına ya da başka bir medya ile etkileşime göre kurulabiliyor. Ayrıca pek çok video art sanatçısının yaptığı gibi video çalışmasında genelde süreye de farklı bir yaklaşım getirilebiliyor. Seyircinin, bazen çağdaş sanat sergisine geldiği zaman o filmin tamamını izleme şansı olmuyor. Ama filmin bir kısmını izleyerek de o çalışmayla ilgili bir izlenim edinilebiliyor.

Video art’ın şuanki durumunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Gelecek için öngörüleriniz neler?

Çok popüler, moda oldu. Son birkaç yıl içinde herhalde bu artışın bir durulma dönemi olacak. Yine yoğun olarak kullanılmaya devam edecek. Tabii bir de günümüz teknolojisine uygun olmasından kaynaklı olarak, bu kadar olmasa da yine yoğun olarak kullanılmaya devam edecek.

İnsanların video art sanatına ilgisinin artmasının nedeni ne olabilir?

Ortam olarak videonun zamana bağlı olması ve bire bir kaydediliyor olması tercih sebebi. Tabii ki bu durum videonun kendi özelliklerinden kaynaklı. Tüketiciye yönelik herkesin kolayca çözebileceği çok fazla ürün ortaya çıktı. Video kamera uygun fiyatlara alınabiliyor. Ve biraz çabalayarak kullanılabiliyor.

Bu alanda okulda eğitim almanın kişiye ne kadar getirisi var sizce?

Video sanatının alaylısı var mı diye soruyorsanız eğer, genelde başka alanlarda çalışmış olanlar videoyu kullanmaya başlıyorlar. Alaylılık varsa onlardır. Ama ileride de video yapacak kişiler, en azından teknik olarak burada verilen olanakların avantajlarını kullanmış olacaklar. İşin mantığını öğrenmiş olacaklar.

Cem Ersavcı/Öğrenci

Yıldız Fotoğraf ve Video bölümündesin. Aldığın eğitimden yeterince tatmin oluyor musun?

Ben tatmin olmuyorum. Bence iddiasına denk düşen bir yapısı yok bizim bölümün.

Sence iddiası nedir?

Ben video konusunda uzman değilim. Videodan çok fotoğraf çalışıyorum.

Video artın amacı nedir?

Amacı muhtemelen bir sanat üretiminin toplumsallaşması, daha çok insana yayılması. Video da hem üretim hem tüketim olanakları açısından toplumsallaşmaya uygun bir ortam. Sonuçta fotoğrafa yakın.

Okuldan mezun olduğunda neler yapmayı planlıyorsun?

Belgesel çalışıyorum. Belgesel alanında çalışmaya devam etmek istiyorum.

Okullu olmanın avantajlarını yaşıyor musun?

Bize kattığı çok özel bir şey yok. Sadece vaktinizin büyük bir kısmı buna gittiği için bu açıdan bir fayda sağlıyor. Genelde okul insana ‘’ben bu işten anlıyorum,okulunu okudum’’ havasını veriyor ama öyle bir şey yok. Okul daha dışa kapalı bir ortam olduğu için avantajından çok dezavantajı var.

Cep telefonları da artık video çekiyor siz kullanıyor musunuz ya da kullanılmasına sıcak bakıyor musunuz?

Karşı değilim. Bugün dünyada videonun dışında da haber değeri taşıyan bir şey olduğunda herkes en önce haber merkezine ulaşan görüntüler artık cep telefonu ve daha çok insanların inandığı şey bu görüntüler. Profesyonel birinin temiz fotoğraf ya da videosundan çok o görüntüler inandırıcı oluyor.

Okan Cam/Öğrenci

Bilgi, Yıldız Üniversitesi gibi okullardan sonra video-art konusunda çok yol alındı. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Ortaya çıkan işler yeterince tatmin edici mi?

Evet, artık bu alanda bir üretim söz konusu. Fakat yapılan işlerin yeterliliği konusunda emin değilim. Yakın zamanlarda olan festivallerde de beni heyecanlandıran işler göremedim. Bu işlerle uğraşan kafası çalışan, yetenekli insanlar olduğunu biliyorum fakat ortalarda pek de bir şey yok. Belki ben yeterince yakından takip edemiyorum, belki de insanlar yaptıklarını evlerinden veya okullarından dışarı çıkarmıyor.

Okullu olmanın ne gibi avantaj ve dejavantajları var? Sanatsal açıdan özgürlüğünüzün kısıtlandığını hissediyor musunuz?

Sanat üretimi düşünüldüğünde her zaman okulların yeri vardır. Birlikte üretim ve paylaşım ayrıca teknik ekipman desteği açısından düşünüldüğünde birliktelik her zaman faydalı olmuştur. Fakat devlet okulunun yetersiz kaldığı noktalar var. Okul bünyesindeki bölümlere oranla Sanat ve Tasarım Fakültesi’nin yeri çok az, ayrılan bütçe de az. Böylelikle teknik ekipman yetersizliği söz konusu oluyor. Sanat ve Tasarım Fakültesi içerisinde video, fotoğraf ve video programı olarak yer almakta ve bölümün yüzde 70-80 ağırlığı fotoğraf üzerinde yoğunlaşmakta. Böylelikle video bölümü bazı zorluklarla karşılaşıyor.

Fotoğraf ve video programında olmak beraberinde fotograf ile ilgili sorumluluklar getiriyor. İşte bu noktada yani klasik fotoğraf eğitimi sırasında okulun bazı kısıtlamaları oluyor. Yeterince özgür bir biçimde üretim yapılamamakta. Çözüm olarak fotograftan bağımsız fakat bünyesinde fotoğraf eğitimi de bulunduran bağımsız bir video programı olmalı.

Çağdaş bir eğitim sürecinde okulun veya okula dair etmenlerin öğrencilerin sanatsal üretim süreçlerini kısıtlaması veya yönlendirmesi düşünülemez. Fakat ülkemizde bu işler yeni yeni oluşuyor diye düşünüyorum.

Video art, Türkiye’de yeni yeni tanınan bir sanat dalı. Artık iyice içiçe geçen sanat türleri arasında neyin video art olduğunu anlamak nasıl mümkün sizce? Bunun yalnış anlaşılma ihtimaline karşı neler yapmak lazım? Ya da birşeyler yapmak lazım mı?

Gerçekten çağdaş sanat düşünüldüğünde multidisipliner bir yapı var.Bunun bir sıkıntı yaratıp yaratmayacağı konusunda emin değilim. Video-art ın –ya da diğer disiplinlerin- keskin sınırları olması ne kadar doğru tartışılabilir. En nihayetinde kullanılan bir malzeme var. Böylece zaten disiplinler birbirinden ayrılıyor fakat daha genel düşünmek gerekirse asıl olan bir ifade biçimi aramak bu noktada değişik malzemelerle ifadeler olacaktır. Video’yu da bir ifade biçimi olarak düşünmek bence doğru olacaktır.

Cep telefonları da artık video çekiyor siz kullanıyor musunuz ya da kullanılmasına sıcak bakıyor musunuz?

Ne güzel işte herkes video çeksin fotoğraf çeksin. Zaten teknolojinin getirdiği bir üretim biçimi değil mi bu yaptıklarımız? Üretim ne kadar kolay olursa olsun bazı estetik değerlerin unutulmamasını umuyorum. Nasıl yapıldığından ziyade ne yapıldığı daha önemlidir.

Görüntü kalitesine önem vermek başka bir şey. Bazen cep telefonlarındaki görüntü kalitesizliğine ihtiyaç olabilir. O zaman ben de bu tür bir araç kullanmak isterim elbette.

Türkiye’de video art’ın şuandaki durumunu nasıl buluyorsunuz? Gelecekte neler öngörüyorsunuz?

Çevremde gerçekten yüksek bir üretim potansiyeli görüyorum ve gelecekten umutluyum.

Öteki olmanın, böyle nitelendirilmenin, biraz geriden gitmenin sıkıntısını hepimiz yaşıyoruz ama değişen bu dünyada artık sınırlardan biraz daha bağımsız olarak içinde bulunduğumuz bu ortak kültürün bir parçası olmaya başladık ve ilerde de yapacaklarımız bu alan içerisinde olacaktır. Bize ve geleceğimize inanıyorum.

Deniz Oktay/Öğrenci

Bugün video art alanında geldiğimiz noktayı nasıl değerlendiriyorsun? Ortaya çıkan işler yeterince tatmin edici mi?

Aslında bu daha bir başlangıç çünkü yurt dışında oldukça gerilerden gelinen bir süreç sonunda ulaşılan noktaya biz kısa bir süre içinde gelmeye çabalıyoruz. Bir yandan gelişmeleri takip ederken bir yandan da öğreniyoruz. Aslında tatmin edici olup olmadığını kendi içinde değerlendirmek gerekir, Türkiye’den çıkan işler aslında bu kısacık sürede önemli ölçüde ilerlemiştir ve hatta işler yurt dışına da açılmıştır. Genel bir bakışla koca bir pastanın ufak bir dilimiyiz ama azımsanabilecek türden denemez. Çünkü azimle bu pay büyümeye başladı. Ayrıca bu pay kendi içinde de oldukça çeşitli lezzetli bir pay, dilim denebilir. Okulların bu konuda katkısı büyük ve ilerde her şey daha da iyi olacak. Bunun sinyalleri şimdiden belli oluyor.


Bu bölümde okumanın ne gibi ne gibi avantaj ve dejavantajları var? Sanatsal
açıdan özgürlüğünüzün kısıtlandığını hissediyor musunuz?

Avantajı çok diyebilirim. Çünkü destek oluşuyor ve yapmak istediğiniz şeyi daha iyi yapabilmek için okuldasınız zaten. Dezavantajı belki şu olabilir, zaman bazen kişinin kendi için yapacağı işlere yetmiyor. Okula büyük zaman ayırmanız gerek çünkü. Ama ben kısıtlanma ya da dezavantajlığa inanmıyorum çünkü o zaman okumama tercihinde bulunulabilir pekala. Hem sanatsal açıdan yapacağınız çalışmaları kim engelleyebilir ki? Onlar sizin. Olsa olsa zamanınız biraz zorlanabilir. Evet bu oldukça kötü bir durum olabiliyor kimi zaman. Ama bunu bilip ona göre hazırlamak, yaymak gerek işte zamanı.


Dijital platformun genişlemesi, insanların evlerinde kendi sanatlarını kendilerinin yapmasına olanak verdi. Artık isteyen herkes basit bir program kullanarak birer yönetmen olabiliyor. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu gibi işler çoğaldıkça insanları kafalarının karışması ve iyiyi kötüyü ayırd edememeleri gibi riskler var mı?

Öyle bir risk olduğunu düşünmüyorum çünkü iyi isler kadar kötü işler de elbet çıkacaktır ve burada kurunun yanında yaş da yanar denemez. Hatta tam tersi, kötüler olmalı ki iyilerin değeri anlaşılsın. Bir çok iyi fikirli fakat olanağı olmayan beyin var. Onların da bu platformu kullanıp içlerindekileri ortaya çıkarmaları büyük bir fırsat. Hem yaptığından tatmin olan ya da iyi eleştiriler alan zevkle yapılan bir isin ustası, sanatını yapmaya devam eder, tam tersi olarak işlerinde bir tatminsizlik olan biri zaten bir zaman sonra devam etmez. Dediğim gibi pek de önemli değil yani. Önemli olan çok işin içinden iyi işlerin de çıkması. Hem kim bilir belki de bu kadar çok işin içinden bir çok iyi iş çıkar ve hepimiz için olumlu gelişmeler olur. Olumlu bakmak gerek biraz da.

Okuldan mezun olduğunuzda ne gibi işler yapmayı planlıyorsunuz?

Aslında piyasaya yönelik işler olmasını istiyorum. Ben biraz da zevkine ve maddiyatına önem veriyorum işin. Zevk aldığım ve beni maddi olarak da tatmin edebilecek bir şeyler. Ama ne olduğunu tam şu an söyleyemem. Bunun yanında her zaman için hayatımda kişisel projelerim var olacaktır eminim, onlar kişinin kendisini direkt olarak yansıtır ve nefes aldırtır.


Türkiye'de video art'ın şuandaki durumunu nasıl buluyorsunuz? Gelecekte neler öngörüyorsunuz?

Video art şu aralar oldukça popüler bir sanat dalı oldu Türkiye’de. Artık her daldan sanatçının uğraşı haline geldi. Basit bir tabirle, ressamlar örneğin, sadece boyalarla göstermiyorlar sanatlarını artık. Tek önemli olan tekniği doğru (rahatsız etmeyen düzeyde bir teknikle) fikri sağlam işlerin çıkması. Video art’ın genel sanat alanındaki pozisyonu gelecekte hızla tırmanacak. Çünkü ilk başlarda atılan büyük ve başarılı adımlar gelecek için güvenli bir gösterge. Arzu ve hırsın olduğu yeni bir dal çünkü bu.


Ece Ormanlı/Öğrenci

Özel okulların ardından Yıldız Teknik Üniversitesi’nde de video bölümü açıldı. Sen vdeo art’a gösterilen bu ilgiden memnun musun? Yapılan işler seni tatmin ediyor mu?

Bana göre tatmin kişilerin beklentileriyle ilgili göreceli bir kavram. Elbette Türkiye dahilinde yeni bir bakış açısı ve duruş video-art, bu sebeple özellikle devlet üniversitelerinde yeterli ekipman olmadığı ve bizlerin kendi imkanlarımız doğrultusunda bir şeyler ortaya koymaya çalıştığımız bir gerçek. Ancak yine de teknolojiye bağlı doğası nedeniyle gelişime açık bir sanat dalı olarak Türkiye açısından gelecek vaadediyor.


Peki, bu işin eğitimini okulda almanın, yaratıcılığın üzerinde bir kısıtlamaya yol açtığını düşünüyor musun?

Okuyan herkesin bildiği üzere her işin bir not olarak dönen karşılığı vardır. Bu sebeple kişinin istediği kadar verilen konuyu farklı görme biçimi olsa da öğretim görevlilerinin aktardığı sınırlar içerisinde kalmak kuşkusuz mecburidir. Buna tam olarak kısıtlama demek doğru olmaz ancak kısmen bir çerçeveleme sorunumuz var. Yaratıcılık öğrenim aşamasında
sınırlandırılıp geliştirildikçe, kurallar öğrenilip içselleştirildikçe aşılan eşik sonrasında sınırsız, kuralları bilerek yıkan ve tam anlamıyla yaratıcı işler ortaya çıkabiliyor.

Artık iyice iç içe geçen sanat türleri arasında neyin video art olduğunu anlamak nasıl mümkün sizce? Ya da ismini koymanın bir önemi var mı?

Bu soru biraz da evrensel tartışma konusu, neyin sanat olarak değerlendirilebileceği sorusunu beraberinde akla getiriyor. Sanat eseri yaratıcısının elinden çıktıktan sonra ondan ayrık, kendi bütünlüğü içinde değerlendirilebilecek bir kimliğe sahip olur, böylece eğer değerlendirmeyi
yapan kişi eseri sanat (ya da buradaki içeriğe uygun olarak video-art olarak) değerlendiriyorsa buna kim karşı çıkabilir ki? Bence hareketli-görsel içerikli bütün uygulamalarda video-art biraz da olsa işin içine girer ve bunu safçı bir yaklaşımla değerlendirmeye çalışmak etiketlemeye uğraşmakla eşdeğer olur. Sonuç olarak yine sınırlandırmayı getirir. Sanat sınırlandırılmamalıdır.

Cep telefonları da artık video çekiyor siz kullanıyor musunuz ya da kullanılmasına sıcak bakıyor musunuz?
Eğer teknik olarak görüntü kaydedebilecek tek alet elimdeki telefonsa ve aklıma bir fikir gelmiş ya da kaçırmak istemediğim bir enstantaneyle karşı karşıyaysam neden bunu kullanmayayım ki? Deneme tahtası haline gelen dijital hafızalarda sadece en iyi çekimi tutmak için silip yeniden kaydetmek yeterliyken; sırf canım istediği için, oyalanmak adına ya da daha hızlı sonuç almak için telefonla video çekmek bence kabul edilebilirin ötesinde bir fırsat sunuyor. Teknolojiyi yeni alanlarda yeni kapılar açtığı, teknik olarak yaratım sürecini desteklediği ve son aşamada da işin özünü oluşturan fikrin önemini vurguladığı için seviyorum.

CP

Hiç yorum yok: