Cuma, Eylül 22, 2006

Madonna: Yeni bir bilim dalı!


Kızlarını pür pak yetiştirmek isteyen ebeveynler için bir büyük tehlike, kendini şaşırmış gençleri dine çağıran Papa için çağın trajedisi, Bush için çuvaldız, parçalanmış benliklerine tutkal arayan küçük kadınlar için yıkılmaz bir put, çürümüş ahlak anlayışına karşı bekaretleriyle böbürlenen sivilceli kızlar için okkalı bir şamar, edepsizler için edep; edepliler için edepsiz… Bunların hepsinin sentezinden tuhaf bir şey çıkar. O tuhaflığın adı da Madonna konur.

O bir pop star?! Hayır, etraf pop stardan geçilmiyor. Onun bir farkı olmalı. Sıfatı hazır: Pop ikonu. Herkesin haddine değil. Ama bence yetersiz. Dinden politikaya, kültürden bir neslin yaşam tarzına kadar her alanda fikir yumurtlayan bu delikanlı kadına sadece pop ikonu demek biraz havada kalır.

1983 yılında ilk albümü “Madonna” ile müzik piyasasına adım attığında kızılca kıyamet kopmuştu. Onu inatla rock star yapmaya niyetli olan yapımcılara ilk yanıt Müzik Oscarları'ndan geldi. Bir sonraki albüm ''Like A Virgin'' geleceğin pop ikonunun habercisi niteliğindeydi. Sapsarı kısacık saçlarının altında büyük bir kararlılık çağrıştıran kara kaşları aslında tehlikenin sinyallerini veriyordu.

1987'ye geldiğimizde biz bu kızın kime ait olduğunu çoktan öğrenmiştik. ''Whose That Girl?'' albümüyle çoktan oturmuş, şov dünyasının kurallarını koymuş, kafaları allak bullak edip, yerleşik kadın imajını ters yüz edip bırakmıştı. En basiti, kliplerinde kadınları misyoner pozisyondaki edilgen durumundan kurtarıp, erkeğin üstüne geçen etken “objeler” değil; varlıklar olarak göstermişti.

Şov dünyası tüketim objesi haline gelmiş kadınlarla dolu. Ama hangi erkek Madonna'nın memesine ya da kalçalarına bakmaya cesaret edebilir? Hangi erkek duvarına astığı Madonna posterine bakıp kendini tatmin edebilir? Madonna tam bir kadındır, zorlaması yoktur. Ama nesne durumundan çıkıp, özne haline gelmiş bir kadındır. En seksi durumunda bile sizi rahatsız edercesine izler. Sizin onu izlemenize izin vermez.

Huni gibi sivri memeleri olan, terminatör kıyafetine benzeyen kostümü de bir şeyler anlatıyordu. “İstediğiniz buysa, işte burada!”. Aslında o kostümü seçerek kadın bedenine tapanlarla dalgasını geçer. Bunun aksini iddia edenler, Madonna'nın sadece bir meta olduğunu söyleyenler çıkacaktır. Ama yanılırlar; o dönem ''Material Girl'' zamanında kaldı. Şimdi bize anlattığı bir şeyler var ve anlatmaya devam ediyor.

Madonna'nın kafaları karıştırdığı tek alan elbette kadın cinselliği ve feminizm değil. Gençleri kaka şeylerden uzak tutup, uysal ve kolay güdümlenir prototipler durumuna getirmek isteyen düzenin icracılarına karşı dini de sorgulatan tavırları bir yerlerde yazılı. En azından ''Like A Virgin'' klibiyle Papa'nın kızarıp bozarmasına neden olmuş, koskoca adamdan zılgıtı yemişti.

Kaç milyon dolarlık serveti olduğunu hesaplamak için muhasebeci ordusuna ihtiyaç var. BMW’si Mersedes’i ve bir de Mini Cooper’ının dışında hanları, hamamları ve sarayları var. Ama bakmayın siz onun bu mal varlığına. O aslında ikonu olduğu tüketim toplumuna da karşı! Kısaca Madonna bu, varlık nedeni karşı olmak.

Peki bu durum ne kadar sürecek? Yerleşik kalıpları yerinden oynatan bu kadın ne oldu da sistemle ve onun oturmuş kurumlarıyla anlaşmaya gitti? Onun yüzünden ''Evlenip de erkeklerin esiri mi olacağım?'' diye düşünen pek çok kadın şimdi kız kurusu olarak evinde otururken, o, gitti aşık olup evlendi. Oldu mu şimdi? Üstelik aşk konusunda verdiği vaazlar da biraz değişti. Hatta daha da ileri gidip, hayatta en büyük başarının hayatı paylaşacak birini bulmak olduğunu söyledi!

Oysa ki ne kadar da korkmuştuk Madonna da ''adam'' oldu diye. Sen git evlen, yuva kur, iki tane çocuk doğur, yetmesin üçüncü için kocakarı reçeteleri peşinde koş sonra gel bize “I'm breakin' all the rules I didn't make’’ de. Yemezler. Madonna, alt üst ettiği kurumlarla çaktırmadan barıştı bile. Katolik olması şart değildi ama bileğine kırmızı kurdele bağlayıp Kabala’ya biat etmesi de bir dine dönüş simgesidir. Mesaj da açıktır: Din, dişe dokunur, işe yarar bir şeydir.

Erkeklerin hizmetine sunulmak için yaratılmadığını düşünen, aile ve topluma karşı bağımsızlık savaşı veren kadınların en büyük kabusu, her halde Madonna'yı ayağında çocuk pışpışlarken tahayyül etmek olurdu. O da oldu. Ama evli, çoluklu çocuklu 47 yaşındaki Madonna'yı ilk kez 22 yıl önce sahne aldığı Londra'nın Koko kulübünün sahnesinde izlerken hala içinde taşıdığı fahişeyi görüp gurur duyabilirsiniz. Hatta ona baktıkça kendi annelerinizin niye pembe file çorap ve bir korseyle dolaşmadığına üzülebilirsiniz.

Kitaplarında büyüklere seks, küçüklere masal anlatan Madonna, yeni albümü “Confessions On A Dancefloor’”da tüm kirlilerini döktürüyor. Herkes Madonna olmak isterken o, ‘Super Pop’ parçasında kimler olmak istediğini anlatıyor ve kendisi hakkında ipucunu veriyor. ‘I Love New York’ ta George W. Bush’a laf atmaktan geri durmuyor. ‘Future Lovers’ta romantizmin doruklarına çıkıyor. Ne de olsa aşık bir kadın o. Her dilde özür dileyerek başladığı ‘Sorry’ parçasında da hikayeci adamlara birkaç sözü var.

Madonna bir pop ikonu mu? Fahişe mi, evinin kadını mı? Metafiziğe bağımlı mı yoksa hala Papa’yı kızdıracak potansiyeli var mı? Büyüyünce uslandı mı? Her yeni albümünde biraz daha teyze mi oluyor? Uslanmış gibi yapıp da donuk bakışlarını üzerimizde gezdirmeyeceği ne malum? Tahmin etmek zor.

Madonna, oturup hakkında birkaç satır bir şeyler yazılacak bir kadın değil. O insanlığa, fizik, kimya ve matematikten daha gerekli bir yaşam dersi. Madonna’yı bilmeyen, bugünü anlayamaz, geleceğini kuramaz. 3 saatte boşalıp 5 saatte dolan 2 giderli bir havuz probleminden daha büyük sorundur o. Bu nedenle üniversitelerde Madonna kürsüsü açılsın. Araştırma konusu değil; başlı başına bir bilim dalı olsun. Öğrenciler de severek okula gidip gelsinler. En büyük isteğimiz budur.

Hiç yorum yok: